TRT'den çocuk kanalı

6 Ağustos 2008 Çarşamba

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, kuruluş çalışmalarını sürdürdükleri çocuk kanalının isminin, çocuklara yönelik açılacak yarışma sonucunda belirleneceğini bildirdi.
Kanalın Ekim ayı sonunda yayına girmesini hedeflediklerini ifade eden Şahin, ''Her türlü kanalımız var, ama bize özgü çocuk kanalımız yok. Dolayısıyla bunu en iyi TRT yapar diye düşündük'' dedi.
Şahin, bir grup gazeteciyle yaptığı sohbet toplantısında, kurumun çocuk kanalı projesi hakkında bilgi verdi.
Çocuk kanalına ilişkin çalışmaların devam ettiğini ve bu kanala büyük önem verdiklerini dile getiren Şahin, ''Kanal, en kötü ihtimalle 29 Ekime, Ekimin sonuna yetişsin istiyoruz. Klasik stüdyodan olabilir, sanal stüdyodan olmayabilecek. Ancak İstanbul'da şimdi arkadaşlar araştırıyorlar, bizim için sanal stüdyo oluşturabilecek bir mekan kiralayabilirsek gerekirse oradan başlayacak'' diye konuştu.
Çalışmalarla ilgili İstanbul Televizyonu'ndan bu alanda yetkin bir isim olan Can Soysal'ı görevlendirdiklerini bildiren Şahin, ekibin çok heyecanlı olduğunu ve proje için büyük bir şevkle çalıştıklarını söyledi. Şahin, kanalla ilgili şu bilgileri verdi:
''Ben buraya gelirken de en çok üzerinde durduğum işlerden biri çocuk kanalıydı. Çünkü şu an Türkiye'nin olmayan tek kanal çocuk kanalı. Her türlü kanalımız var, ama bize özgü çocuk kanalımız yok. Dolayısıyla bunu en iyi TRT yapar diye düşündük. O nedenle bunu uygulamaya koyuyoruz. Bu açığı bizim gidermemiz gerekiyordu. Çünkü sürekli yabancı yayınlara mahkum oluyoruz. Şimdi çocuk kanalı kurarak sürekli dışarıdan çocuk filmleri, dizi filmleri almak yerine, yavaş yavaş içeride teşvik ederek çocuklara yönelik filmleri nasıl yapabiliriz, bir taraftan da bunun üzerinde çalışıyoruz. Çünkü ilk etapta belki yüzde 50, yüzde 50 yabancı-yerli ürünler koymak istiyoruz ama uzun vadede yüzde 70, yüzde 30 Türkiye lehine çevirmek istiyoruz''
-TRT-4'TEN YAYIN
TRT Genel Müdürü Şahin, yeni kurulacak kanalın isminin de çocuklar tarafından belirleneceğini kaydetti.
''Çok kabaca belki akla (TRT Çocuk) geliyor ama yarışma yapmayı düşünüyoruz'' diyen Şahin, yarışmanın çocuklara yönelik olacağını söyledi. Şahin, ''Yani, çocuklar kendi televizyonlarının adını koyacak. Bunu gene belki çocuklardan oluşturduğumuz bir komite o ismin doğru, iyi bir isim olup olmadığını, en iyi ismi belirleyecek. Dolayısıyla kimin önerdiği isim birinci gelirse çocuk kanalını açtığımız gün onu misafir edeceğiz'' dedi.
TRT-4'ün şu anda eğitim amaçlı olarak kullanıldığını anımsatan Şahin, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in yaptıkları görüşmede, öğrencilerin derslerini internetten de izleyebileceğini, bakanlığın internet yayını gerçekleştirdiğini söylediğini belirtti. Böylece TRT-4'ün çocuk kanalı olması için elverişli bir durumun ortaya çıktığını anlatan İbrahim Şahin, şunları söyledi:
''Çocuk kanalıyla ilgili TRT'de bir kanalı boşa çıkardık. Açık öğretim yayınları var şu anda TRT-4'te. Açık öğretim yayınlarında da Anadolu Üniversitesi'ne teklif yaptık, bize geldiler. Para talep edeceğiz. Eğer para vermezlerse açıköğretim yayınlarını yaptırmayacağız. Para verirlerse TRT-3'te, Meclis'in açık olmadığı zamanlarda TRT-3'ten Anadolu Üniversitesi'nin yayınlarını yapacağız.
Kanal, sabah 07.00'den akşam 21.00'e kadar çocuk kanalı olarak hizmet verecek. Akşam 21.00'den sonraki alanda ne yaparız, ona da henüz arkadaşlarımızla karar vermedik, ama tartışıyoruz. Birincisi, akşam 21.00'de çocuklar yattıktan sonra 21.00'den gece 01.00'e kadar genç kuşağa yönelik bir hazırlık yapabiliriz. Yetişkinlere veya 14-25 yaş grubuna yönelik programlar olabilir ya da spor kanalı gibi kullanılabilir. Gece 21.00'den 01.00'e kadar örneğin, 01.00'den itibaren de belgesel koyabiliriz ya da saat 21.00'den 01.00'e kadar belgesel, 01.00'den sabah 07.00'ye kadar spor programları da konulabilir. Bununla ilgili de hangisi daha iyi örtüşüyor, arkadaşlarımız kararlaştıracak, kamuoyu araştırmaları yapacağız, en uygun neyse onu koymayı düşünüyoruz.''
-''DİGİTÜRK İLE GÖRÜŞÜYORUZ''
Şahin, TRT-4'ün şu anda Digitürk'te bulunmadığını hatırlatarak, bu konuda Digitürk ile de görüşme gerçekleştirdiğini kaydetti.
''Digitürk Genel Müdürü aradığında bu projemden bahsettim, sağ olsunlar para almadan çocuk kanalını yayına koyabileceklerini söylediler, bu da iyi bir gelişmeydi'' diyen Şahin, Digitürk'ün kanal başına 500 bin dolar yayın bedeli aldığını söyledi. Şahin, ''Bundan para almayabileceklerini bize söylediler. Ama para verilmesi gerekiyorsa onu da vereceğiz. Çünkü çocuk kanalımızla her alanda olmak istiyoruz'' diye konuştu.
Çocuk kanalında iç, ortak ve dış yapımlara yer vereceklerini ifade eden Şahin, dış yapımların Türkiye'deki şirketlerden de alınabileceğini belirtti. Şahin, ''Türkiye'de şimdi şirket kurup örneğin Walt Disney'e çocuk prodüksiyonu yapanlar var. Onlarla şimdi arkadaşlarımız temas kuruyor veya çocuk kanalı kurduğumuzu duyup bize geliyorlar. Biz de öyle bir uygulama yapacağız'' dedi.
TRT'nin özellikle stüdyo konusunda eksikliği bulunduğunu ifade eden Şahin, Ankara'da donanımlı, yeni bir stüdyo kurulması için çalışmalara başladıklarını kaydetti.

50 bin euro'luk oyuncak

Bazı çocuklar doğuştan şanslı oluyor! Bu sözün en iyi kanıtı ise Seda Sayan'ın oğlu Oğulcan oldu. Kadırgalı'nın "Hayatta yaptığım en güzel şey" dediği Oğulcan, geçtiğimiz günlerde 18 yaşına bastı. Takvim'in haberine göre, bu özel gününü annesi Seda Sayan ve babası Sinan Engin'le kutlayan Oğulcan'ı en çok mutlu eden şey ise annesinin kendisine aldığı doğumgünü hediyesiydi.

Oğulcan'ın bir dediğini iki etmeyen ünlü sanatçı, minik oğluna hediye olarak son model bir otomobil almayı seçti. Şimdi 50 bin euro değerindeki Jaguar'ıyla İstanbul caddelerini turlayan Oğulcan'ın keyfine diyecek yok.

Enerjinizi kullanmayı öğrenin

Kafadan geçen her düşüncenin Allah katında bir talep olduğuna inanıyorum iyi şey ister güzel şeyler düşünürseniz cevabı aynen öyle gelir ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.


Trafik kazasından korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla yola çıkar ve hep bunu beyninizde kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka şoföre kaza yaptırırsınız ama arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız varsa eğer sakın araba kullanmayın… Çocuğuna aşırı korumalı ana ve babalarının çocuklarına hep bir şeyler olur yani biri bir taş atsa bile gelir sizin çocuğunuzun kafasını bulur o zaman siz şunu düşünürsünüz –onu kollayıp korumasam hep başına olumsuz şeyler geliyor – Neden acaba ? Bu tıpkı yumurtamı tavuktan çıkar yoksa tavuk mu’yu andırmıyor mu?
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki birbirimize günaydın diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde hep olumsuz olaylar konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk, işler nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyoruz, hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yani dostlarla da sohbetin güzelliği , keyfi kalmadı.Hep para olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para isteyecekmiş gibi.Aynen devam edin, neyi YOK diyorsanız, onu YOK etmeye devam edin, sürekli şikayet edip etrafa olumsuz ve zavallı görünerek her şeyin bereketini kaçırın, ayrıcada bu kadar mızırdanma sonunda dostlarınızı da kaçırdığınızı fark edeceksiniz. Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup ,çağırıyorsanız size onu getirir.
Sürekli param yok deyen insanlar paralarının bereketini öyle kaçırırlar ki bir gün gelir birde bakarlar gerçekten paraları bitmiş ama bu bitiş ani çıkan hesapta olmayan mecburi harcamalarda olabilir, sağlığa harcanması gereken miktarlar da olabilir.Allah zaten verilen nimetlere şükretmesini bilmeyen kullarından bu nimetleri bir müddet sonra almaya başlar.Çevrenize bakın örneklerini çok göreceksiniz.Gelin bundan sonra Nasılsın diyenlere ÇOK İYİYİM ÇOK ŞÜKÜR demekle işe başlayın…….

Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz. Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız. Yeni bebeği olmuş bir anne eğer sıkıntıları varsa veya olumsuz bir kişiliğe sahipse lütfen en olumlu olduğunda bebeğini kucağına alıp onu çıplak tenine deydirsin. Eğer bebeklerinizin huzurlu ve sağlıklı bir bebek olmasını istiyorsanız onu sakin kavgasız gürültüsüz ve pozitif bir ortamda büyütmeye çalışın, Kızgınken, sinirliyken kucağınıza almamaya çalışın ve ona sınırsız sevginizi gösterin.
Öpün koklayın ve bilin ki bu günler çok çabuk geçecek ve bilinki çok çabuk büyüyorlar. Bazı anne ve babalar çocuklarını çok sevdikleri halde bunu ifade edemez ve gösteremezler. Neden ? Ne zaman göstereceksiniz? Tanrı’nın verdiği bu armağana sevgiyi en güzel şekilde göstermemiz bir şükür ve teşekkür değil mi ?

Beyin öyle bir güçtür ki , insan beyin gücünü kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin. Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır. Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir. Size tıp kitaplarına girmiş bir olayı anlatmak istiyorum, et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor. İşçiler vagonları temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu temizlerken diğer işçi o vagonu boş sanıp kapısını dışardan kilitliyor. Biraz sonra tren hareket ediyor, ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor. Kapalı kalan işçinin vagon kapısı açıldığında işçinin donarak öldüğü görülüyor. Fakat bir bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani dondurucuya geçirilmemiş. Ama kapalı kalan işçi bunu bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen donmanın şartlarını hazırlayarak, donmanın tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor. Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin .Bazı insanlar vardır, hep konuşurken daha yaşasam 1-2 sene daha yaşarım diye konuşup sık sık bunu tekrar ederler ve kendilerine adeta bir ölüm zamanı belirlerler. Ben bu laftan çok korkarım ,eğer bunu inanarak söylerlerse beyinlerini öyle bir şartlarlar ki , öyle bir kurgularlar ki gerçekten dedikleri zamanda ölürler. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun ki uzun yaşayabilesiniz. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Ne doğru bir laf değil mi?

Dün bitti. Dünün tekrarı yok aynı rüyalar gibi.Yarın, hiç bilmiyoruz, iyi şeylerde olabilir kötü de .Ama şu anımı biliyorum,ayağım kırık bu yazıyı yazıyorum ama eşim yanımda çocuklarım sağ ve ben bu yüzden dünyanın en mutlu kadınıyım ve yarınımı da bilmediğim için bu anımı en iyi, en keyifli ve en pozitif şekilde değerlendiririm. Bilmediğim bir geleceği düşünerek de bu anımı zehir edemem. Siz de böyle yapın ve hayatınızı birbirine karıştırmamak kaydıyla 3’e bölün. Dün, bugün,yarın diye…


Biz ani stresleri çok severiz. Çünki ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır. Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider. Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon ,kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.

Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki ?
Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli. Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın başka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın. Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar. Ben evde yemek yaparken bile hep dua ederim (yiyenler şifa bulsun, mutlu olsun, bereket artsın ) diye.

Cisco'nun kârı beklentileri aştı

Dünyanın sayılı internet ve ağ teknolojileri şirketlerinden Cisco Systems Inc, 26 Temmuz'da biten 4. çeyrekte 2 milyar dolar kar elde etti.
Şirket bir önceki yıl aynı dönemde 1,9 milyar dolar kar elde etmişti.
Cisco, 4. çeyrek gelirini beklentilerin üzerinde, yüzde 9,9 artırarak 10,4 milyar dolara çıkardı, böylece ilk kez geliri 10 milyar doları geçmiş oldu.
Cisco Systems Üst Yöneticisi (CEO) John Chambers ekonomi, borsa ve enerji maliyetleri konusunda karışık sinyaller aldığını, ancak sorunların daha çok kısa vadeli olacağını söyledi.
Müşteriler için güçlü harcama çevresinin ne zaman görüleceğini tahmin etmenin zor olduğunu ifade eden Chambers, bu nedenle uzun dönemde yüzde 12 ile yüzde 17 büyüme hedeflerine döndüklerini belirtti.
Chambers, şu anki ekonomik sorunların önümüzdeki birkaç çeyrek daha devam edeceğini tahmin ettiğini ifade etti.
Cisco'nun ekonomideki değişimlerden her zaman etkileneceğine dikkat çeken Chambers, ancak uzun dönemde Cisco'nun herşeye rağmen büyümeyi başaracağını kaydetti.

Kep törenleri yasaklandı

31 Mayıs 2008 Cumartesi



İngiltere’deki Ruskin Üniversitesi öğrencilerin mezuniyet törenlerinde havaya kep atmasını yasakladı. Geleneğin yasaklanma sebebi ise öğrencilerin yaralanma ihtimalini önlemek. Öğrenciler ise bir geleneği yıkan bu kuraldan şikayetçi. Üniversitede birkaç yıl önce yapılan törende bir öğrenci, başına kep düşmesi sonucu yaralanmıştı.

Gökten para yağarsa şaşırmayın!


Çılgın işadamı son kitabının tanıtımı için uçaktan 11 bin dolar saçacak!

Endonezyalı bir iş adamı, ikinci kitabının tanıtımı için pazar günü bir uçaktan halka yaklaşık 11 bin dolar tutarında para saçacak.

Organizatörler, ilk kitabı çok satan yazar Tung Desem Waringin, bu girişimi için başkent Cakarta polisinden izin alamamasına rağmen, planını hayata geçirme konusunda kararlı olduğunu kaydetti.

Farklı pazarlama yöntemleriyle tanınan Tung’ın bu planını başkentin dışında uygulamayı düşündüğünü belirten organizatörler, Tung’ın çok paraya mal olacak başarısız pazarlama yerine, halka doğrudan para vermeyi daha iyi bir yol olarak gördüğünü kaydetti.

Tung 2005’te, ilk kitabının tanıtımı için bir savaş kahramanı kılığında başkent caddelerinde at sürmüştü.